17 Ağustos 2007

Mesaneden interaneler

Acaba sadece ben mi kaldım dünyada bundan sıkılan ve geriye dönmeye çalışan? Her yenisiyle birlikte, ben eskilerimden de sıkılıyorum. Millete bakıyorum, onlar yenilere hevesliler. Hepsini deneyip yenisi çıkana kadar bağlanmaya çalışıyorlar. Ne tuhaftır ki, ben eskilere bile adapte olamıyorum. Gittikçe geriliyorum. Sonunda ana geminin sintinesine döneceğim galiba. Oraya da bir yenilik getirdilerse yuh artık! Tek balta girmiş ormanımı rahat bırakın bari!

Olmuyor da olmuyor. Ben olduramıyorum kendimi bunlara. Etrafım olmuş gitmiş bile, kendi yeni problemlerini bana anlatıyorlar. "Ne diyorsun sen" bakışımın farkına varamayacak kadar uzağımda ve ilerimdeler. Onlar yenilikler içinde eski dertlerine yeni makyajlı çözümsüzlükler peşinde, antika meselelerine hoşt-modern yaklaşımlar yapmaya çalışarak limana toslar vaziyette beni de bordalamaya çalışıyorlar. Yetişmeye çalışmayacağım ki ben onlara. Yerimden memnunum. He, bir gün "Hadi, kalk buradan" deyip de yerimden kaldırılırsam, işte o gündür benim de çemkirme vaktim. Hayır, yine gitmeyeceğim onların yanına. Arayışıma devam edeceğim. Belki, olduğu yerde saymayı seven, saymaz ve aymaz bilgilerin olduğu bir alem bulabilirim kendime. Kendi eski, köhne dertlerimizi yenileriyle geliştirmeye çalışmadığımız bir alem. Tek düşüm bu şimdilik. Var mısınız orada bir yerde? Bu mesajımla size ulaşmaya çalıştığımı görüp, beni dayaktan öldürene kadar dövecek olan sizlere diyorum. Kime diyorum... Bir bilsem.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Yalnız değilsin.Yalnızken daha az yalnızız bazen ( Ahmet Altan demiş ) değil mi? Yorgunum,onlar sussun biraz dinleneyim. Sonra beraber kadeh kaldırıp "ben böyle hayatın" şerefine içeriz. Şimdi "içsizlik" zamanıdır.