25 Temmuz 2007

Alışkanlıklar

Sabah kalkıp diş fırçalamak bir alışkanlık mıdır? Eğer alışkanlıksa bu, zoraki bir alışkanlık sayılmaz mı? Alışkanlık ne demektir? İstemeden, elimizde olmasa da yaptıklarımız alışkanlık mıdır? Eğer öyleyse, sigara içmek bir alışkanlık mıdır? Sigara içtikten sonra dişleri fırçalamak nedir peki? Amma soru sorar oldum.

Alışkanlık kelimesinin içini dolduramam belki, ama emin olduğum bir saptamayı da alışılageldiği üzere buraya yazmadan duramam. "Takma kafana, alışırsın zamanla" sözlerini hangi vuku bulan durumda söyleriz? Allah'ım yine soru sorar oldum bak! Ölümden sonra söylemez miyiz bu sözleri ya da bize söylemez mi bir başkası? Ölüm alışkanlık mı yapar yani?

Hiç sanmıyorum işte bunu. O klişe avuntu safsatalarının ardında, söylenecek söz bulamama ezikliğini giderme çabası yatıyor. Bir şey söylemezsek öleceğiz çünkü ya. Bok var, illa ağzımızı açmalıyız merhumun yakınının yakınında. Yakınında olmak yeter bana kalırsa o yakının. Yanında olmaktır zaten yakınında olmaktaki amaç. Bunu konuşmadan da yapabiliriz, hatta bunu konuşmadan yapabilmeliyiz.

O değil de, bana kalırsa ölüm asla orijinalliğini yitirmiyor. Evet, yitirmiyor. Çevremizden kaç vefat haberi alırsak alalım, ölüm hiç ikinci bölümü çekilmeyen bir dizi film gibi ilerliyor. Hep o pilot bölümde sürekli bizi denemeye devam ediyor. Bu yüzdendir ki; her zaman şoke edici atakları, beklenmedik sürprizleri, merakta bırakan finali ve etrafına seyirci toplayan bir senaryosu oluyor. Kaç bölüm seyretsek de hep aynı etkiyi yaratabiliyor. Aynı etkiyi yaratabiliyorsa o halde bu etkiye çoktan alışmamız lazımdı aslında, değil mi?

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Evet takma kafana: zaman diye bir şey yok. Aynı kelimeye inanma alışkanlığı "zaman".