14 Haziran 2008

İmza günü

Aramızdaki arkadaşlık da iyi ve ben onun "ben yaptırdım" imalı "sorun şu" yönlendirmelerinden aldığı hazzın aynını, "düzelttim," derken alıyorum. Ben yaptım ve düzelttim, ben yapmasam düzelmezdi, bir daha düzelecekse bana gelin, düzeltmek fiili sizin için ne kadar önemli onu bir kavrayın, hayatınızda bir derdiniz olduğunda onu düzeltir misiniz, yoksa onu tamir mi edersiniz. Siz hangi taraftasınız? Yapanlar mı yaptıranlar mı? Kötü ve iyi gibi boktan bir taraf seçtirme, hor görme, nefret zıtlığı değil bu, iki farklı düzlemde var olmak gibi bir şey. Bir kan bağı ile birbirine bağlı iki farklı düzlem. Temas ve oksijen bağlarına da. Konuşma ve anlaşma bağlarına da. Anlamaya çalışma ve değer verme bağlarına da. Verdiğin değerin değerini bilmekle kendi değerini bilmemek bağlarına da. Siz hangi düzlemdesiniz?

Hangi düzlemde olursanız olun, düzlemi görmüyorsanız eşitlikten bahsedemezsiniz, bundan zevk alamazsınız. Öteki düzlemden insanları tanımanın, onları hemen sevmekten geçtiğini anlayamazsınız. Bunları anlayamazsanız da bir bok olamazsınız, çok affedersiniz! Sizin için hep acı, hem mutsuzluklar akılda kalacak. Mutluluklar ucunda koşulan, bulunca sıkı sarılmaktan patlayan balonlar olacak. Sizden bir bok olmayacak! O sebepledir ki; ben arkadaşımın sizlerce sanıldığı gibi kendini öne çıkarma gösterisini göremiyorum, sizin bu kurduğunuz kelimeler bana kendi dilimde gelmiyor. Benim uzaylı dilimde bir anlam içermiyor. Ben anlıyorum, ben konuşuyorum, ben değer veriyorum, fazla gösteremiyorum ama hissettiriyorum (kendi gizli güçlerim sayesinde, siz göremezsiniz), değeri de aldığımı görebiliyorum. Zaten bu beni yaşamda tutmaya yetiyor. Acayip sosyal, fantastik kültürel, çılgınsal devasa, müthiş hovarda biri olmama gerek yok hayatı tatmak için. Bana o değer yetiyor. Tüm o dediklerinizi yapmış kadar oluyorum zaten. Bkz. anlayış ve konuşma. Hemen şimdi!

Hâlâ bu satırları okuyorsan ya düşünmedin bile okuduğunu ve berbat bir okuyucusun, bana değil, ama yazarlara hakaret niteliğindesin, ve hâlâ da okumaya devam edecek kadar utanmazsın, ve derdin sondaki sürprizin tadına varmaksa, ve aceleciliğini bahane olarak öne sürersen kabul edebileceğim tiyosunu verme cömertliğini gösterecek kadar o sürprizi tattırmayı gerçekten istediğimi sana söyleyebilir ve sana tekrar bkz. yapmanı öneririm, yok zaten buraya kadar hiç durmadıysan senin ağzına sıçayım! Al oku amına koyayım! Hiç durma, bok et sürprizi, gözlerinle bön bön bakmaya devam et, satırlarda durma, bir soluk alma, okuduğunu anlama, anlamaya çalışma, okuduğuna değer verme, değer görme. Canın da cehenneme! Henüz fırsatın da var üstelik, tekrar bir bkz. yapsan ölmezsin, kendinden bir şey kaybetmezsin.

Ancak bir de sen varsın ki... benim bu hakaretlerime ve gariz küfürlerime maruz kalmış, şöminenin kenarına dört dakikalık bir ateşle dans seansında yaptığı sürtünmeler, duraksamalar, titremeler ile kıvrılıp mayışmış ve ne dilden konuştuğunu anladığın bir yazarın son sıfatlarını duymayı bekleyen masum bir kedi yavrusunun kendisine doğru gelip o seansın içine edecek birinden duyacağı korkuyu gözlerinde hissetmiş ve şu anda kendisinden özür dileyip sadece kendisiyle tanıştığıma memnun olduğumu söylemek istediğim anlayışlı bir okuyucusun. Bu da senin imza günün olsun!

. . .

4 yorum:

G + T = N dedi ki...

Nasıl bir ruh hali içersindeydiniz bunları yazarken tahmin edemiyorum, tüm yazı boyunca ağzımdaki kolayı yudumlamayıp bekletmişim bilinçsizce. O kadar bir zımbalandım yani. ;) :)

Adsız dedi ki...

kim bu insan?
of dae

Unknown dedi ki...

Dadaist bir ruhu olan sürreal bir kişilik. ben "dae" yi böyle tanımlıyorum:) Aynı ben yahu.

Unknown dedi ki...

nesriny'cim, o ruh hali içinde değil, "ruh hali" onun içinde.Arada kapışıyorlar böyle bir final çıkıyor ortaya.